1001 HADİS IŞIĞINDA – 14

“Cebrail Aleyhisselam, bana gelerek dedi ki: Ya Muhammed, istediğin gibi yaşa, sonunda öleceksin. Dilediğini sev, sonunda ayrılacaksın. Arzu ettiğini yap, sonunda sorguya çekileceksin. Bil ki, müminin şerefi, gece ibadet etmesinde; izzeti, halka ihtiyaç duymamasındadır.”

Kimliğine eren kişi, kendine ait hiçbir şeyin olmadığını bilir. Kendindeki her şeyin yaratıcıya ait olduğunu bilir. Yoklukta durup Allah’ın varlığını kendi vücudunda seyreder. Allah bize hem dünyayı hem de kendini verdi. Bundan daha büyük güç daha büyük bir zenginlik olabilir mi?
Hüdavendigar Mevlana şöyle der: “Şu dünyada gördüğümüz güzellikler, şekiller, suretler; kendisini gizleyen büyük bir sanatkarın, bir ressamın varlığını ispat etmektedir. Biz kem gözden gizli, izi belirmeyen ressama varalım. İnsanlık yolu, hakikat yolu belalarla dolu bir yoldur. Fakat yol gösterenimiz aşk olduğu için bizim korkumuz yok! Çünkü aşk, bu yolda nasıl gideceğimizi bize öğretir.”
Korkunun kaynağı, kimliğini unutup nefste kalıştır, cesaret ise imandan gelir. Eğer sen sıdk-ı bütün bir imanla yola koyulmuş isen seni yolundan kimse çeviremez. Ama imanın zayıfsa korkularla yaşarsın. Nefsi susturup korkulardan kurtulmaya ancak bilgi ile ulaşılır. Hakikat bilgisi ile dolmaya, donanmaya başlayan insan korkularını teker teker yenilgiye uğratır.
Mevlana’mız yine şöyle buyurur: “Müşkülünü çözen, seni hakikate ulaştıran bilgiyi, ölüm gelip çatmadan önce iste, öğrenmeye çalış. Aklını başına al da; şu dünyayı, yani var gibi görünen yoğu bırak, yok gibi sandığın varı iste!”
Evet, insanoğlunun yaratılıştan beri en büyük korkusu ölüm olmuştur. Sonrasını bilememek, dünyadan ayrılacak olmak, ölümü korkutucu hale getirir. Ancak hakikat bilgisi ile doldukça korkulara yer olmadığı anlaşılır.
Her şey yokluktan varlığa kavuşur. Ölmekteki asıl mana nefsin kötü huylardan arınması, manevi güzelliklere kavuşmasıdır. Bir kişi bu şekilde ölmediyse eğer, diri olamaz. Benliğinde yaşamaya devam ettiği ve ikilikte kaldığı sürece diri değildir. Ne zaman ki, nefsinin isteklerinden kurtulur, çalışır, özverili bir yaşama yönelir, talep eden değil, talep edilen olursa o zaman ölümün arkasından dirilik doğar. Sen doğarsın!
Bakın yine Cenab-ı Mevlana bizlere ne güzel sesleniyor: “Kendine gel ey yolcu! Kendine gel! Akşam oldu; ömür güneşi batmak üzere… Gücün kuvvetin varken; şu iki günceğizde olsun cömertlikte bulun, iyi işler yap… Elde kalan bu kadarcık tohumu, yani ömrünün geriye kalan son senelerini iyi ek, iyi harca da; şu iki nefeslik ömürden uzun bir ömür elde edesin… Çok kıymetli olan bu ömür kandili sönmeden aklını başına al da fitilini düzelt, çabucak yağını koy. İyi işler yaparak son günlerini amel ve ibadetle geçir, gönül kandilini uyandır. Aklını başına al da; bu işi yarına bırakma. Nice yarınlar geldi geçti. Hemen tövbe ve istiğfar ile işe başla ki, ekin mevsimi, iyilik günleri büsbütün geçmesin. Öğüdümü dinle, beden güçlü bir bağdır. Bizi iyilikten alıkor. Hakk yolunda sana engel olur. Yenileşmek, kendini tamir etmek istiyorsan, eskiyi çıkar at; bedene ait isteklerden vazgeç; ruhani zevkleri, manevi heyecanları ara…”

About Author

Mevlanarumi.org

Administrator of mevlanarumi.org

Leave a Reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.