İnsanlıktan maksat herşeyi birlemektir.
Temel olan maksattır. Maksada bakılırsa ikilik kalmaz, ikilik parça buçuklardır; temelse birdir. Nitekim şeyhlerin yolları görünüşte çeşit çeşittir. Hallerinde, sözlerinde, hareketlerinde aykırılık vardır; fakat maksat bakımından hepsi de bir şeydir; o da Tanrı’yı aramaktan ve dilemekten ibarettir.
İnsanlıktan maksat herşeyi birlemektir. Kudret ve kuvvetin Allah’a mahsus olduğunu bilmemiz gerekir. Bir insan gerçek bir aşk ve imanla Allah’a yola koyulursa, bu kişide artık kendine ait birşey kalmaz ve ondan varlığını gösteren aşık olduğu ve iman ettiği yer olur. Bir kişi, imanına sadık oldu mu, bütün kainat ona hizmettedir. Fakat bu yere akılla varılmaz, insan kendi aklıyla düşündüğünde, acaba mı nasıl mı neden mi niçin mi, diye sorgu sual etti mi, o kişiyi ufacık bir şüphe bile yakar. İnsana en büyük acıyı veren şey nefsidir. Teslimiyetin manası nedir? Ben yokum demektir. Her zerremde varlık olan sensin Allah’ım, demektir. Bu durumda mademki kainatı Allah yarattı, bütün kainat kendini Allah’ta fani etmiş olan İnsan-ı Kamil’e, yani kemalata ermiş olan şeyhe hizmettedir, o zaman hiçbir şey sahibine zarar vermez, hepsi saygıda dururlar, saygıda bulunurlar. Kainat Allah’ın zuhuru ve Allah ile diridir; Allah sevenleriyle diridir.
Zamanın birinde bir padişah varmış, halk onu çok seviyor ve çok sayıyormuş. Padişah hastalanmış ve bu alemden göç etmeden önce kölelerini mükafatlandırmak istemiş ve onları huzuruna çağırmış. Hepsi huzuruna gelmişler, onlardan mücevher sandığını getirmelerini istemiş. Sandıkta padişahın çok kıymetli mücevherleri varmış. Sandığı getirmişler. Padişah, onlardan, sandığın içindeki mücevherlerden diledikleri kolyeyi almalarını istemiş ve alın ki demiş, bana hakkınızı helal edin.
Onları bu şekilde mükafatlandırmak istemiş. Köleler çok sevinmişler, hepsi birer kolye beğenmişler ve seçip almışlar. Fakat kölelerden biri kolyelerden almayıp, atlamış padişahın boynuna sarılmış. Padişah, neden boynuma sarıldın, sen sandıktan bir kolye almayacak mısın? Köle, hayır demiş, ben seni istiyorum, hem bu cihanda hem öbür cihanda… Padişah neden diye sormuş. Köle, bir gün gelecek ben de Hakk’ın rahmetine ulaşacağım, yine boynumdaki kolye bu sandığa girecek. Ama demiş sen sandığa girmezsin, ben de girmem… Yani bu hikayeden maksat, mürid mürşidine nasıl imanla bağlı. Bakın Padişah, çevresinde o kadar bilginler varken o müridine soyunuyor. Yani sadakatle hizmet edip hiç menfaat beklemeyen, en sonunda Hakk’ı alır, Hakk da ona soyunur.
“Ben ötelerdenim, ruh alemindenim. Bu dünya düşüncesinde değilim. Ben, ne sudan ne de topraktanım. Benim bu dünya ile ilişkim yok!
Yukarılarda, gökyüzünün sonsuz boşluğunda sayısız yıldızlar varmış, denizlerde inciler bulunurmuş. Ovalarda nergisler, yaseminler, güller açarmış. Ben, bunlarla da ilgilenemem.
Ben öyle bir manevi zevke dalmışım ki, neşelerden, sevinçlerden bile usanmışım, bıkmışım. Gönlümün Yarinden başka, hiç bir kimse bana yar olamaz, beni neşelendirmez!
Ben, aşk ırmağının suyuna düştüm, yıkandım, renkten ve kokudan arındım. Sevgilimin, kalbimde açtığı yaranın zevki aşkına düştüm de, merhem aradığım yok!
Ben güzel gülüşlü İsa’yım. Şu ölü dünya benimle dirildi. Fakat ben Allah’a mensubum. Benim, Meryem’le bir ilgim yok!
Ben, aşktan, sevgi sözünü duydum da susmayı kendime huy edindim. Aşka deyiniz ki: Ben artık dostla konuşurken ‘neden-niçin’ sözlerini söyleyemem.”
HÜDAVENDİGAR MEVLANA
Leave a Reply
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.